Rasim ÖZTEKİN ve Esra KAZANCIBAŞI Röportaj…

0
3393
Nasıl tanıştınığınızı anlatır mısınız ?

(Rasim Öztekin) Üniversite döneminden tanışıyoruz. İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek okulundaydık. O dönem tanışıklığımız sadece selamlaştığımız bir arkadaşlıktan ibaretti. İleriki yıllarda Esra gazeteci oldu, aynı ortamlarda fazla bulunmaya başladık. Esra Show Tv de çalıştığı sırada konuk ihtiyacı olmuştu. Benimle görüştü ve ben de onu tavladım. 🙂

Esra Hanım sağlık konusunda çok hakim, evde sizi bu yönde yönlendiriyor mu ?

(Rasim Öztekin) Tamamen o yönlendiriyor. 🙂 Esra sadece beni değil hem kendi ailesinin hemde benim ailemin sağlık çizelgesini idare ediyor. O da yetmiyor bizim arkadaş çevremizi de yönlendiriyor. Hatta bir ara Seksenler dizisinin sağlık danışmanı diyorduk. Seksenler kadrosunda bazı arkadaşların mutlaka istekleri olmuştur, dolayısıyla bu benim için önemli birşey ve çok büyük kolaylık. Sağlık olayını tamamen Esra ‘ya bırakmış durumdayım.

Tiyatro ile nasıl tanıştınız ?

(Rasim Öztekin) Lise tiyatro kolu ile başladı. Çok iddasızdım bu konuda. Tiyatro kolu başkanı oldum ama sadece bürokratik işler ile ilgilenmek içindi, sahneye çıkıp oynamak fikri aklımda yoktu.

Arkadaşlara siz oynarsınız ben de okulun idare işlerini sürdürürüm dedim. Sonra 72. Koğuş oynanacaktı. Bir türlü rol için oyuncu bulunamadı, en sonunda Berbat rolünü oynamaya mecbur kaldım. Ondan sonrada derler ya kulis tozu yutma o tozu yuttuk.

Daha sonra yavaş yavaş amatör tiyatro çalışmaları ve akabinde profesyonel çalışmalar başladı. 1977 yıllarında lisedeyken başlayan olay günümüze kadar geldi.

Tiyatro, Sinema veya TV’de çalışma fırsatınız olmayan ama keşke onunla karşılıklı oynasaydım dediğiniz isimler var mı?

(Rasim Öztekin) O kadar çok ki 🙂 bizim Türk tiyatro, sinema camiasında keşke karşılıklı oynasaydım dediğim mesela Gazanfer ÖZCAN var. Yine sinemada Sadri ALIŞIK vardır. Keşke bu isimlerle karşılıklı oynayabilseydim. Daha bir sürü isim var aslında ama bu oyuncularla maalesef bir arada olamadım. Bunun yanı sıra Türk sinemasının ve tiyatrosunun çok önemli aktörleri ile oynama şansına sahip de oldum.

Mesela Erol GÜNAYDIN, Münir ÖZKUL, ustam Fehan ŞENSOY, Tuncay KURTİZ, Zeliha BERKSOY. Karşılıklı oynadığım çok değerli sanatçılardı. Bu oyuncularla oynadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.

Yeni sezonda farklı projeler var mı?

(Rasim Öztekin) Vardır mutlaka ama ben de bilmiyorum. 🙂

Galatasaray Lisesi sizin için ne ifade ediyor? Lise yıllarınızda unutmadığınız anılarınız var mı?

(Rasim Öztekin) Galatasaray Lisesi sadece bir lise değildir. Galatasaray Lisesi aynı zamanda çok önemli bir kurumdur. Yaşamda ayakta kalmayı öğretir. Nasıl kalınacağını öğretir ve orada aldığın eğitimin yanı sıra seni çok ufak yaştan itibaren hayata hazırlar. Galatasaray Lisesi’nin hayatımdaki en önemli anlamı budur.

İkincisi ise Galatasaray Lisesi dayanışması vardır. Hayatın boyunca kendini yalnız hissetmezsin. Mutlaka yanında birileri vardır. Sıkıştığın zaman yanında olacağını bildiğin arkadaşların vardır. Onun için Galatasaray Lisesi aslında bir lise değil bambaşka çok büyük bir kavramdır.

Siz Gazetecilik bölümünü yarıda kesmişsiniz. Bunun için hiç pişman oldunuz mu?

(Rasim Öztekin) Hayır. Aslında ben gazetecilik yapmadım. Çünkü o sırada gazetecilik okurken tiyatro yapıyordum. Gazetecilik yapmak çok istiyor olsam da biraz önce bahsettiğim gibi tiyatro çalışmalarım başlamıştı. Okul sonuna geldiğimde oyunculuğu bırakıp gazeteciliğe dönmem çok mantıklı olmazdı. Ayrıca oyunculuk sevdiğim bir işti. Dolayısıyla artık gazeteciliği tamamen bir kenara bırakarak oyunculuğa devam ettim. Zaten okula girdiğimde tanınan meşhur bir profosyonel oyuncuydum.

Biz sizi genelde komik karakterlerde izliyoruz. Gerçek hayatınızda da bu kadar neşeli misiniz?

(Rasim Öztekin) Bunu aslında çevreme sormak lazım. 🙂 Bilmiyorum ki… Neşeliyim herhalde. 🙂 Genelde etraftaki insanların vereceği bir karardır bu. Hani vardır ya ‘’Ben çok iyi oyuncuyumdur’’ derler. Yani neye göre? Etrafımdaki insanlar da öyle ‘’Çok neşeli adamımdır’’ falan dersin. Kendine göre neşelisindir. Aslında etrafımdaki insanların bir yorumu olması lazım.

Setteyken tahammül edemediğiniz şeyler var mı?

(Rasim Öztekin) Var tabi. Lakaytlık hiç sevmem. İkincisi sete geç kalmayı sevmem. Bizim meslekte bazı arkadaşlarda hastalık halindedir. Özellikle geç kalanlar bile vardır. Sete geç kalmaya tahammülüm yoktur.

Dizi oyunculuğu ile tiyatro oyunculuğunu hangi noktalar ayırıyor?

(Rasim Öztekin) Hem tiyatro, hem dizi, hem sinema oyunculuğu 3’üde aslında apayrı oyunculuklar. Çok farklı oyunculuklardır ama bunların esası tiyatro oyunculuğudur. Oradan eğitilerek gelmen lazım, tiyatrodan eğitilmeden gelenlerin oyunculuğunun çok süreceğine inanmıyorum.

Oyuncunun tiyatronun tedrisatından mutlaka geçmesi gerekiyor. Ancak ondan sonra yani epey tiyatro yaptıktan sonra oyuncu olmaya başlıyorsun. Dolayısıyla ilk başta tiyatrodur ötekiler yan sanayidir. Tiyatronun yan sanayileridir.

Kızınız da sizin gibi oyuncu. Bazı sanatçılarımız çocuklarının aynı mesleğini yapmasını istemez. Bu konuda sizin düşünceniz nedir?

(Rasim ÖztekinBen insanların istediği işi yapmasından yanayım. Sevdiği, istediği ne olursa hangi işi yapacaksa, önemli olan bir işi severek yapmasıdır. Sevdikten sonra her işi insan yapabilir. Yeter ki sevsin. Dolayısıyla kızıma baskım olmadı.

Oyuncu olmama baskınlığım hiç olmadı. Sadece zaman zaman müdahale ederek doğruyu yapmasını sağlamaya çalıştım.

Hayatı hesapsız plansız yapmadan mı yaşarsınız? Yoksa her anı en ince ayrıntısına kadar düşünüp, programlayıp öyle mi yaşarsınız?

(Rasim Öztekin) Biraz programlı yaşarım ama öyle en ince ayrıntısına kadar değil, yani hep bir iki adım sonrasını düşünerek yaşarım. Hep öyle programlıyorum kendimi.

Hayatınızda neyin asla değişmesini istemezsiniz?

(Rasim Öztekin) Eşimin… 🙂

Son dönemde elinizde bırakmadığınız kitaplar, izlediğiniz oyunlar nelerdir?

(Rasim Öztekin) Açıkçası ikisi de yok. Daha çok sinema izliyorum şimdi. Her gün en az iki tane film izliyorum.

Tiyatro ve dizi dışında yapmaktan hoşlandığınız şeyler nelerdir?

(Rasim Öztekin) Hobilerimi soruyorsanız eğer, arabalardır diyebilirim:) Klasik araba tutkum vardır. Bunun dışında sporla ilgilenirim, futbol ile ilgilenirim. Dolayısıyla futbol ve klasik otomobil diyebilirim.

Aile kavramı sizin için çok önemli. Peki siz nasıl bir ailede yetiştiniz ?

(Rasim Öztekin) Ben çok modern ve çağdaş bir ailede yetiştim. Annem ya da babamdan yaptığım meslek konusunda hiç baskı görmedim. Yönlendirme de görmedim. Ben ne istersem onu yaptım. Demokrat bir ailenin içindeyim.

Sosyal Medya ile aranız nasıl?

(Rasim Öztekin) İyi ama yani öyle çok abartılı değil. Sadece sosyal medyayı takip ediyorum.

Günde en az 2 saat sosyal medyaya gidiyordur ama manyağı da değilim. 🙂

2009 yılında tiyatro oyununda kalbinizden dolayı bir rahatsızlık geçirdiniz. Bundan sonra hayatınızda sağlık açısında değiştirdiğiniz şeyler oldu mu?

Rasim Öztekin

(Rasim Öztekin) Çok şeyler değişti… Bir kere kendimi ekonomik kullanmaya karar verdim. Her şeye deli gibi koşturmamaya karar verdim. Artı yaşamdaki size yıllarca parazit olmuş sizi sülük gibi emen insanlardan kurtulmaya karar verdim. Çünkü hep kanını emmişler, size hiçbir şey vermemişler. O bakımdan güzel bir silkeniş oldu hastalık. Hastalık aslında çaresi olduğu zaman kafanızı toparlamaya yarıyor ve sizde faydalanabilirseniz iyi tarafları da var. Dersler çıkartıyorsunuz. O yaşam derslerini de çıkarttım. Tıbbi olarak ya da fiziksel olarak yıpratmışlığı vardır ama zihinsel olarak hastalık bana iyi geldi.

Peki şuanda ne sıklıkta doktora gidiyorsunuz?

(Rasim Öztekin) Ara sıra sorun olmazsa normalde 6 ayda bir kontrole gidiyorum.

Esra Hanım yaptığınız iş sağlık iletişimi. Bu sizin hayaliniz miydi? Bu işi seçme süreciniz nasıl geçti?

(E.K.) Aslında çoğu kişi lise yıllarında ne meslek yapacağına karar veremez. Lise1 deyken bana uygun mesleğin gazetecilik olacağına karar verdim. Bu dünyada sevdiği, ilerde olmak istediği mesleği yapabildiği şanslı insanlardan biriyim. Meslek benim için bir tutku. Genç arkadaşlara da hep şunu söylüyorum eğer siz çalıştığınız işte mesleğinizi sevmezseniz başarılı olamazsınız. Ben hala ilk günkü heyecanı duyuyorum. Yazım yayınlandığında, sağlıkla ilgili bir kitap yazmaya başladığımda… Aslında gazetecilik bir tutku ve emekliliği de yok gazeteciliğin.

Sağlık İletişimi alanında Akademik faaliyetlerde bulunuyor musunuz?

(E.K.) Akademik faaliyetlerde bulunmuyorum ama zaman zaman bazı üniversitelerin düzenlediği panellerde konuşmacı, oturum başkanı olarak yer alıyorum. Çok açık söyleyeyim akademik faaliyeti yürütmek benim yapıma uygun değil. Ben daha çok sahada olmayı, proje üretmeyi… İşin icraatında olmayı seviyorum.

Yazmayı seviyorum. Benim akademi alanında bir kariyer tutkum yok.

Sağlık programınız ilgiyle izleniyor. Toplum olarak size sağlığımıza düşkün müyüz?

(E.K.) Maalesef toplum olarak sağlıkla hiç ilgilenmiyoruz. Aslında sağlık programları çok izleniyor. Şunu gözlemliyorum; insanlar doktora gitmek yerine sağlık programlarını arayarak kendileriyle veya bir yakınları ile ilgili bir sağlık sorununa cevap almak amacını güdüyorlar. Yani bir yerde poliklinik muamelesi yapıyorlar programlara. Türkiye’de kanser ya da kalp yetmezliği gibi pek çok hastalığa erken tanı koyan ve erken tedavi alan hasta oranı da çok az ama bu açıdan sağlık programlarının bence çok önemli bir misyonu var Türkiye gibi bir ülkede.

Esra Hanım ‘’Sorular ve Yanıtlar’’ kitabınızın devamı gelecek mi? Bu çağın hastalığı üzerine yeni bir kitap hazırlamayı da düşünüyor musunuz?

(E.K.) ‘’Sorular ve Yanıtlarla’’ hastalıkları ele aldığımız kitap projesi gerçekten çok emek gerektiren bir proje oldu. Ben ve hatta yanımda iki editör arkadaşım, iki muhabir arkadaşım ile bu kitapları hazırlamak için 1 yılımızı geceli gündüzlü harcadığımızı biliyorum. Tabi ki bu projeye devam edeceğiz. Çünkü benim hedefim bu projeye başlarken sorular ve yanıtlarla en sık görülen hastalıkları ele almaktı. Bugüne kadar Sorular ve Yanıtlar, Diyabet, Hepatitler, Göz hastalıkları, Romatoid Artrit yaptık. Yine anestezi konusunda merak edilenleri yaptık. Bunun devamı da gelecek, sizin de sorduğunuz kanser olsun, depresyon olsun, panik atak olsun bu tür hastalıkları da elimizden geldiğince kitap halinde okurlarımız ile buluşturacağız.

Kadınca Dergisinde Genel Yayın Yönetmenliği yaptınız. Türkiye de ilk defa bir kadın dergisin de spor sayfası açtınız. Bu öngörüde nasıl bulundunuz?

(E.K.) Öncelikle bu soru için çok teşekkür ediyorum. Gerçekten çok önemli bir konu. Profesyonel olarak 6-7 yıl süresince basketbol oynadım. Çok iyi bir futbol taraftarıydım. Hatta futbolcu olmak isterdim. Spora çok yakın bir kadın olarak Kadınca gibi bir derginin bayrağını Rahmetli Duygu ASENA gibi bir kişiden devir almıştım.

Zaten Kadınca’nın misyonunda da bu vardı. Kadın hakları, kadınların özellikle cinsiyet ayrımcılığına karşı iş dünyasında siyaset arenasında mücadele etmeleri, kadın erkek eşitliği söyleminin toplumun her alanına yaygınlaştırması… Baktım gazetelerdeki spor sayfalarının erkekler hazırlıyor. Erkeklerin hazırladığı medyada Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor… Basketbol, Voleybol, Atletizm var ama çok az var ama kadın sporcular hiç yoktu. Bu doğrultuda da şunu düşündüm. Kadınca dergisinin misyonuna yakışan bir spor sayfası açmaktı.O yüzden benim kendi kariyerimde bir kadın dergisine spor sayfası açan ilk ve tek isim olmam beni de çok mutlu ediyor.

Rasim Bey ile yurt dışına devamlı yolculuk yapıyorsunuz. Yurt dışında nasıldır? Tiyatro Müze Sanat Galerisi gezilerini sever misiniz?

(E.K.) Açık konuşmak gerekirse yurt dışına gittiğimizde çok müze ya da sanat galerisi gezmeyi sevmeyiz. Çünkü biz yurt dışına gittiğimizde kafamızı biraz boşaltmaya gidiyoruz ve biliyorsunuz ki ben ve Rasim’de çok yoğun ortamlarda çalışıyoruz. Koşturacak bir tempo yaratmıyoruz tatillerde kendimize, birazcık orada hız kesiyoruz. O müzeden diğer sergiye git, konsere git gibi bir şeyi yapmak yerine kendimizi özgür bırakıyoruz. Bir kafede oturalım, yürüyelim, parkını dolaşalım, deniz mevsimi ise denize girelim. Açık havanın enerjisini alalım. Zaten kültürel etkinlikleri Türkiye’de fazlasıyla yapıyoruz.

Esra Hanım ve Rasim Beyi aynı projede, ekranlarda görebilecek miyiz?

(Rasim Öztekin) Göreceğiz. 🙂 Ben beyin ameliyatı yapacağım, Esra’da onu sunacak. 🙂
(E.K.) Bir rol gereği neden olmasın? 🙂 Bilmiyorum.

Ama şöyle bir şey de olabilir; bilinmez belki TV formatı olabilir, ben yapımcısı olabilirim. Rasim programın sunucusu olabilir. Belki sürprizlerimiz olabilir. 🙂 Benim aklımda bir şey var, Rasim çok bilmiyor 🙂

Birlikte yapmaktan hoşlandığınız şeyler nelerdir?

(Rasim Öztekin) Biz birlikte gezmeyi çok seviyoruz. Yeni yerler görmeyi çok seviyoruz. Elimize fırsat geçtikçe yapıyoruz.
(E.K.) Aynı şekilde. 🙂 Birlikte baş başa olmayı çok seviyoruz. Baş başa olmaktan, baş başa bir yere gitmekten keyif alıyoruz. Aslında tüm çiftlerin de bunu yapması gerekiyor. Sürekli kalabalıklar içinde birbirlerine zaman ayıramıyorlar. Biz zaman zaman ikimiz bir araya gelip tatile gittiğimizde birlikte baş başa yemek yiyoruz. Özgür oluyoruz. Birilerine tabi olmuyoruz ya da birilerine kendimizi tabi hissettiğimiz için stres duymuyoruz. Zaten çiftler ilişkilerini canlı tutmak için öncelikle birbirlerine zaman ayırmalılar, birbirleriyle olmalılar.

İkinizde yoğun bir şekilde çalışma halindesiniz. Birbirinize evde ne kadar yardımcı oluyorsunuz?

(Rasim Öztekin) Aslında ben buna yardımcı olmak değil de daha çok paylaşmak diye bakıyorum. Yardımcı olmak doğru bir kelime değil. Paylaşmayı daha doğru buluyorum. Hayatı paylaşıyorsan, evdeki işleri de paylaşman gerekiyor. Buna en yatkın kimse o konuda daha çok paylaşıyor. Ben biraz mutfak konusuna daha yatkınım. Hobilerimden biri de yemek yapmaktır. Mesela mutfak konusunda daha çok paylaşımcıyımdır Yaptıklarımı (yemekleri) paylaşıyorum en azından. 🙂

(E.K.) Rasim’in dediği doğru. Rasim çok güzel yemek yapıyor. Yemek yaparken mutfağa girdiğinde dinleniyor. Öyle sıradan yemekler de yapmıyor. Sürekli TV programları, yurtdışı kanallarını izleyerek neler yapılıyor? Onlara bakıyor. Baktıklarını de deneyimliyor aynı zamanda. O nedenle ben de açıkça söyleyeyim yemek yapmayı çok seven bir kadın değilim. Belki de bu yüzden birbirimizi bulduk. Çünkü Rasim’e yemek beğendirmek çok zor.
(Rasim Öztekin) Allahtan Yemeyi seviyor. 🙂
(E.K.) Rasim’de yaptıklarının yenmesini çok seviyor. Yemeyi seviyorum ama ben evlendikten sonra 12 kilo aldım. Hani hep erkekler kilo alır ya ben tam tersi evlendikten sonra Rasim’in yaptığı güzel yemeklerle 12 kilo aldım. Şimdi onları yavaş yavaş vermeye çalışıyorum. Güzel yemek yapıyor ve bol koyuyor. Bakıyorum yemek o kadar güzel ki ‘’daha ister misin?’’ diyor ve irademi de kırıyor 🙂

Rasim Bey’in kendine ait sır tarifleri var mı?

(Rasim Öztekin) Mutlaka vardır. Kendime özel uydurduğum tariflerim de var. Şu an aklıma gelen bir şeyler yok ama elbet vardır. Bazen mesela mutfağa girerim dolabı açarım dolapta ne bulduysam ona göre bir yemek yapabilirim.

Bu kadar yoğun tempo arasında birbirinize ne sıklıkta vakit ayırabiliyorsunuz?

(R.Ö.) Aslında ayırıyoruz. Bazen 3-4 gün görüşemediğim oluyor. 5. gün görüşüyoruz.
(E.K.) Çok nadirdir ama
(R.Ö.) Gece çekimlerim olduğunda oluyordur ama çok nadirdir. Genelde birbirimize vakit ayırıyoruz.
(E.K.) İşimiz de buna müsait. Daha serbest çalıştığımız için, biraz da ben baykuş gibi yaşayan bir kadınımdır. Mesela Rasim çekimden geç gelmiş olsa ben genelde o saatte mutlaka yazı yazıyorumdur. Ben ayakta olduğumda en yoğun zamanda bile birbirimizle görüşme olanağımız her zaman için vardır. Bir de şu var birbirimize zaman ayırıyoruz ama çok önemli bir nokta birbirimizin özgürlüğüne de müdahale etmiyoruz.

Şöyle ki, Rasim özellikle film seyretmeyi çok sever. Ben ise beğendiğim bir filmse seyrederim. Ben biraz kendi kuşağı içinde teknolojiye meraklı biriyim. Sağlıkla ilgili uygulamalarla video hazırlayabilirim. Belki bir kadın nakış yapınca, yemek yapınca ya da tığ işi yapınca ya da heykel yapınca mutlu olabilir. Ben de yeni teknolojileri işimin içine katarak uğraşırım. İşimle ilgili fotoğraf, video hazırlayabilirim. Mesela kendi web sitesini kendin yap platformundan web sitesi yapabiliyorum. Ben de böyle vakit geçiriyorum. Rasim film seyrediyor, hiç konuşmuyoruz o sırada diyebilirim.

Beraber yapmak istediğiniz hayalini kurduğunuz bir planınız var mı?

(R.Ö.) Bizim hayalini kurduğumuz şey keşke 12 ay devamlı dolaşsak. 🙂

Evinize girildiğinde çok huzurlu bir ortam ile karşılaşılıyor. Bunun sırrı nedir?

(E.K.) Feng Shui felsefesine meraklıyım. Evin bazı köşelerini özel olarak yapmaya çalışıyorum. Mesela aşk köşesi var, bereket köşesi var. Biraz onlara göre kendimce dizayn etmeye çalışıyorum. İkimiz de rahatlığı seviyoruz. Renk seviyoruz. Özellikle ben çok renk seven bir kadınım. Çok az lacivert giyerim. Maviler, kırmızılar bu tarz renkleri çok seviyorum. Evde de gördüğünüz gibi mutlaka bir canlı renk var.

Renklerin enerjisinden yararlandığınızda ya da rüzgar gülü koyduğunuzda onlar olumlu enerji katıyorlar.

Evin konumu ve dekorasyonu çok güzel. Dekorasyon ortak kararınız mı?

(R.Ö.) Ortak tercihlerimiz. Esra’nın da dediği gibi ikimiz de rahatı seviyoruz. Mesela çok antik şeylerin üzerinde oturmayı sevmiyoruz. Bu konudaki fikirlerim Esra ile aynı.
(E.K.) Genelde erkekler dekorasyon ile ilgili değildir. Rasim ise ev dekorasyonu ile ilgili ve bu beni çok mutlu ediyor. Çünkü biz karı koca olarak paylaşıyoruz. Birlikte geziyoruz, birlikte karar veriyoruz. Genelde tarzımız da uyuyor ve bunun da etkisi var. Rahat eşyaları tercih ediyoruz. Oturma odasında ikimizin de ayaklarımızı uzatabileceği rahat modern kanepeler var.

Sadece insanlar gelsin ay ne kadar şık desinler diye düşünmüyoruz. Çünkü o evde gecesiyle gündüzüyle hastalığıyla sağlığıyla biz yaşıyoruz. Yaşadığımız mekanda rahatlığı ön planda tutuyoruz.
(R.Ö.) Oturduğumuz koltuk her an uzuna geçmeye hazır olması lazım. Ben sadece öyle aşk köşesi, renk köşesi vs. onlara karışmam. O öyle köşeler yapar ben ise o köşelerde otururum 🙂

Biriniz Fenerbahçeli biriniz Galatasaraylı. Bu durum aranızda çekişmeye neden oluyor mu?

(R.Ö.) Eskiden oluyordu fakat şimdi olmuyor. Aziz Yıldırım’dan sonra çok olmuyor. 🙂 Yoksa eskiden oluyordu.
(E.K.) Bir Galatasaraylı olarak tabi öyle söylüyor. Biz ilk bir araya olmaya başladığımızda beni kızdırıyordu ve ben de kızıyordum.
(R.Ö.) Biz ilk bir araya geldiğimizde Galatasaray’ın Avrupa Şampiyonu olduğum dönem, en yükselişte olduğu dönemdi ne söylesem kızdı tabi 🙂
(E.K.) Ben o sırada kızıyordum. Hatta o dönemde Sarı Lacivert derneğindeyim aktifim. Maçlara sürekli gidiyorum. Benim Galatasaraylı samimi arkadaşlarım var ama çevremin geneli Fenerbahçeli ve Fenerbahçeli olduğu için Galatasaraylıların yaptığı şakalara çok gereksiz tepkiler veriyordum. Rasim ile olan birlikteliğimizde bu konularda çok katı olmamayı mizah ile insanların birbirine katılabileceğini de gösterdi. Ben yavaş yavaş Fenerbahçe konusunda yaptığı esprilere espri olarak algılamaya, hakaret olarak algılamamaya başladım.

Sonra zaten şöyle oldu; insan birbirine çok değer verince evde demokrasiyi iyi kurduk. Diyelim ki Fenerbahçe şampiyon oldu bizim evde Fenerbahçe bayrağı asılıyor. Galatasaray şampiyon olunca Galatasaray bayrağı asılıyor. Böylelikle herkes kendi arkadaşları ile maça gidiyor. Ben kendi kombinem ile maça gidiyorum.

Kolan Sağlık okuyucularımıza bir mesaj iletmenizi istesek…

Rasim Öztekin

R.Ö. Her şeyin başı sağlık. Sağlık yerinde olduktan sonra arkadan her şey gelir. Onun için kendimize iyi bakalım. Geçen gün bir araba için 3 saat serviste bekledim ve yanımda olan arkadaşlara dedim ki ‘’ Hasta olsak 3 saat hastanede sırada beklemeyiz.’’ Kendimiz daha çok önemliyiz. Sağılığımıza dikkat edelim, önem verelim ve en önemlisi en ufak bir sorun bile olsa doktora gidelim.

E.K. Aslında Rasim çok güzel bir şey söyledi. Ben de zaten hep şunu söylerim, kadınlar kuaförlerini hiç aksatmıyorlar. Erkekler dediği gibi takımlarını, maçlarını, otomobillerinin bakımlarını hiç aksatmıyorlar ama iş sağlığa gelince herkes öksürüyorum şundandır, işte grip oldum sigaradandır gibi pek çok böyle bahane buluyor. Yaptığımız programların asıl amacı da erken teşhis. Doktora sağlık kontrolleri için zamanında başvurmak için bir bilinç farkındalığı yaratmak. Benim hep vurguladığım bir şey var. Kolan Sağlık dergisinin okurlarına özellikle şunu söylemek istiyorum; Kadınlar evlerin, ailelerinin sağlık koçlarıdır.Eşlerinin, çocuklarının, annelerinin, babalarının, arkadaşlarının tüm muayenelerini organize ederler ama kendi sağlıklarını ihmal ederler. O yüzden sevgili kadınlar yaşamın merkezine kendinizi de koyun ve lütfen rutin yaptırmanız gereken meme kontrolü, jinekoloji kontrolü vb. taramalarınızı ihmal etmeyin.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz