Pierre Loti Tepesi, Tarih Yeniden Canlandı…

0
2768
Pierre Loti

Haliç’in o ünlü panoramasının seyredilebildiği en iyi bölge olan bu sırtlara çıkıldığında; ünlü Fransız yazar Pierre Loti ‘nin adını taşıyan Kahve’ye ulaşılmaktadır. İstanbul’da uzun dönemler yaşayan ve gerçek bir İstanbul aşığı olan Pierre Loti’nin asıl adı “Julien Viaud’dur”. Tarihi Kahve, bahsi geçen eşsiz manzaranın seyredilebildiği en ideal yerdir.

Türkiye’yi ikinci vatan olarak gören Pierre Loti’nin o dönemde, “Rabia Kadın Kahvesi” olarak bilinen bu kahveye sık sık gelerek Haliç’e karşı “Aziyade” adlı romanını yazdığı söylenir. Bugün restore edilerek orijinal “Türk mahallesi” halinin yaşatıldığı bölge, turistik tesis olarak hizmet veren mekanlardan oluşmaktadır.

Bölge, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde, “İdris Köşkü Mesiresi” olarak geçmektedir.

19. yüzyılda İstanbul’a gelen hemen bütün yabancıların ve seyyahların da uğrak yeri olan Pierre Loti’nin etrafında birçok tarihî yapı bulunmaktadır. 1813 yılında tarihlenen, iki kitabeli ahşap Kaşgari Tekkesi bunlardan biridir.

Yine tesisin girişindeki üç yol ağzında, önünde Farsça yazılmış beyaz yuvarlak bir mezar taşı bulunan yapı da, Çolak Hasan Tekkesi’dir. Tekke’nin sırasındaki tarihi bina ise bir Sıbyan Mektebi’dir. Osmanlı tarihi yazarı da olan İdris-i Bitlisi tarafından yaptırılan Mekteb’in hemen önünde ve tesis alanının içinde ise, 1589 yılında vefat eden “İskender Dede” ismindeki bir Mevlevi’nin kabri bulunmaktadır. İskender Dede’nin ön tarafındaki üç kuyudan biri ise, meşhur Dilek (veya niyet) Kuyusu’dur.

Bu kuyuyla ilgili Evliya Çelebi Seyahatnamesinde;
“Kuyuya bakanların gönüllerinden geçirdikleri isteklerini kuyunun içinde gördüklerini”
yazar. Kabrin üst tarafında ise Saray “Atçıbaşısı (Mirahur-Tuğ General) Ali Ağa ve Ailesinin kabirleri bulunmaktadır.

Ayrıca Bizans döneminde inşa edildiği sanılan, Osmanlı döneminde de kullanılan “Sarnıç”, Tesisin orta yerinde varlığını korumaktadır.

18. Yüzyılda Yaşamış İstanbul Aşığı

Pierre Loti

Pierre Loti isminin yazar, kimi kaynaklara göre öğrencilik yıllarında; kimi kaynaklara göreyse, 1867 yılında yaptığı Okyanusya seferi sırasında, Tahitili yerliler tarafından verildiği söylenir. “Loti” egzotik iklimlerde yetişen egzotik bir çiçeğin ismidir.

1879’da ilk romanı olan ve o dönemin Osmanlı Türkiye’sinden kesitler veren Aziyadé ‘nin (Aziyade) yayınlanmasının ardından 1886’da Pécheur d’Islande’la (İzlanda Balıkçısı)’nı yayınladı.

Loti, kendini edebiyat çevresine kabul ettirmiş bir yazar oldu. Daha sonraki yıllarda her yıl bir kitabı çıktı ve kitapları geniş kitlelerce okundu. 1891 yılında Fransız Akademisi’ne seçilen yazar 1910 yılında Légion d’Honneur nişanını aldı.

İzlenimci bir yazar olan Pierre Loti’nin oldukça yalın bir dili vardı. Edebiyattaki bu izlenimciliği kişiliğini de derinden etkiledi. Derin bir umutsuzluğu dile getiren yapıtlarında aşkın yanı sıra ölüm duygusu da geniş yer alıyordu. Bütün bu umutsuzlukla birlikte içinde duyduğu insanlığa karşı şefkat ve acıma duygusunu yapıtlarına yansıttı. Birçok kez İstanbul’da bulunmuş olan Pierre Loti, İstanbul’a ilk kez 1876 yılında bir Fransız gemisiyle, görevli subay olarak geldi.

Loti, Osmanlı yaşam biçiminden etkilendi ve pek çok eserinde bu etkiyi gösterdi. Aziyadé adlı romanına adını veren kadınla burda tanıştı. İstanbul’da bulunduğu zamanlarda Eyüp’te yaşadı. İstanbul’a hayran olan Pierre Loti, kendisini her zaman Türk dostu olarak nitelendirdi.

1913 yılında yazdığı La Turquie Agonisante (Can Çekişen Türkiye) kitabıyla Batı politikalarını eleştiren Loti aynı yıl devlet konuğu olarak Türkiye’ye geldiği zaman, Tophane Rıhtımı’nda büyük bir törenle karşılanarak Sultan Reşat tarafından sarayda ağırlandı. Balkan Savaşları’da, I. Dünya Savaşı’nda ve sonrasında Anadolu işgalinde Avrupa’ya karşı hep Türkler’i savundu.

Millî Mücadele döneminde Anadolu’daki direnişe destek vermesi ve kendi ülkesi olan işgalci Fransa’yı ağır bir dille eleştirmesiyle Loti, Türk halkının da sempatisini kazandı. Öyle ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi 4 Ekim 1921′ de Pierre Loti’ ye şükranlarını sunan bir mektup yolladı. Bununla birlikte Pierre Loti, 1920 yılında “İstanbul Şehri Fahri Hemşehrisi” olarak kabul edildi ve onun adını taşıyan bir de cemiyet kuruldu.

Daha sonraları İstanbul’da Divanyolu’nda bir caddeye “Pierre Loti Caddesi” ve Eyüp’te bir kahvehaneye de “Pierre Loti kahvesi” adı verildi. Günümüzde bu kahvehanenin olduğu tepe de Pierre Loti Tepesi olarak anılmaktadır.

HALİCİ EN GÜZEL GÖREN TARİH DOLU TEPE
İdris-i Bitlisi Sıbyan Mektebi

Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün şehirlerinde ve kasabalarında kurulmuş ilk eğitim kurumu olan sıbyan mektepleri

Osmanlı toplumunda bir çok müessesede olduğu gibi hayır sahipleri tarafından vakıf şeklinde kurulmaktaydı. Bu örnekte Sultan II. Beyazıd ve Yavuz Sultan Selim zamanlarında Doğu Anadolu ve Arabistan kazaskerliği yapmış, önemli bir Osmanlı Tarihçisi olan İdris-i Bitlisi tarafından hayır amaçlı yaptırılmıştır.

Rayet Keşan Kalfa Çeşmesi

Sıbyan mektebinin hemen solunda bulunan çeşme, kesme taştan klasik Türk çeşme mimarisinde inşa olunmuştur. Bu çeşmenin yerinde, İdris-i Bitlisi’nin bir çeşmesi bulunduğu ve bunun zamanla harap olduğu bilinmektedir.

Çeşme, 16. y.y.’da Sultan Abdülaziz’in cariyelerinden Rayet Keşan Kalfa tarafından yeniden inşa edilmiştir. 1766 yılında gerçekleşen İstanbul depremi sonrası büyük bir hasar gören külliyenin camisi, III. Selim’in emri ile 1798 yılında yıkılmış tekrar inşa edilmiştir.

Uzun Hüseyin Ağa’nın talimatları doğrultusunda inşa edilmiş bu cami, 24 Ekim 1800 yılında III.Selim tarafından ibadete açılmıştır. III.Selim Mevlevi olduğu için, bir set ve çimen sofa bulunan avludaki parmaklıkların üzerinde Mevlevi sikkeleri vardır.

Mevlevi İskender Dede Kabri

Tekke ve mektebin arkasındaki bahçede Miladi 1589 (Hicri 997) yılında vefat eden, kendi adıyla anılan bir zaviyesi bulunan İskender Dede isminde bir mevlevinin kabridir. Vaktiyle ulu çınarlar ve selvi ağaçlarıyla bezeli bu bahçede bulunan İskender Dede mezarının ön tarafında iki kuyu bulunmaktadır. Bunlardan biri meşhur “Niyet kuyusu” dur.

Tekke ve mektebin arkasındaki bahçede Miladi 1589 (Hicri 997) yılında vefat eden, kendi adıyla anılan bir zaviyesi bulunan İskender Dede isminde bir mevlevinin kabridir. Vaktiyle ulu çınarlar ve selvi ağaçlarıyla bezeli bu bahçede bulunan İskender Dede mezarının ön tarafında iki kuyu bulunmaktadır. Bunlardan biri meşhur “Niyet kuyusu” dur.

Niyet Kuyusu

Pierre Loti

Eyüp semtinin en yüksek yeri olan bu tepede; çok eskiden beri halk arasında “Niyet kuyusu” olarak bilinen kuyunun ünü günümüze kadar gelmiştir. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde kuyudan ayrıntılarıyla bahsetmektedir. Kuyunun bitişiğinde de bir musalla taşının olduğu bilinmektedir.

Saray Atçıbaş (Mirahur) Ali Ağa Mezarlığı

Saray atçıbaşısı olarak, Padişah IV. Murad zamanında (Mirahur) görev yapan Ali Ağa, attan düşerek 17 Eylül 1626’da vefat etmiştir. Ali Ağa’nın aile efradının ve Padişah III.Osman’ın eşlerinden Zevki kadının da kabirlerinin bulunduğu bu küçük mezarlığnın şahideleri orijinal taşlarıdır.